Kaynak: Antakya Kaymakamlığı
Hatay ve Antakya bölgesi, M.Ö. 333 yılında Büyük İskender ile Pers İmparatoru III. Dareios’un ordularının İssos kenti civarında yaptığı savaşla Makedon hakimiyetine girmiş olup, Büyük İskender’in ölümünden sonra komutanlarından Seleucus I. Nikator tarafından M.Ö. 300’lü yıllarda Antakya kenti kurulmuştur.
M.Ö. 64 yılında Antakya Roma İmparatorluğuna katılmış, M.S. I. yüzyılın ilk yarısında ortaya çıkan Hristiyanlık, Kudüs dışında ilk defa Antakya’da yayılmıştır. Hz. İsa’ya inananlara ilk defa Antakya’da “Hıristiyan” adı verilmiştir. Antakya M.S. I. yüzyılda Roma ve İskenderiye’den sonra dünyanın üçüncü büyük kenti olmuştur.
Antakya 638 yılında Ebu Ubeyde Bin Cerrah tarafından fethedilmiş olup, uzun süre Haçlı orduları ile Müslüman ordularının mücadelesine ve sık sık el değiştirmesine sahne olmuştur. Antakya ve çevresi sonuçta 1516 yılında Yavuz Sultan Selim’in Mısır seferi sırasında Osmanlı hakimiyetine girmiş, I. Dünya Savaşı’nı Osmanlı Devleti ile İtilaf Devletleri arasında bitiren Mondros Antlaşmasından sonra Kasım 1918’de Fransızlar tarafından işgal edilmiştir. Uzun mücadele ve uğraşlar sonucunda 2 Eylül 1938’de Hatay Devleti kurulmuş, 29 Haziran 1939’da Hatay Millet Meclisi son toplantısını yaparak kendini feshetmiş ve Türkiye Cumhuriyeti’ne katılma kararı almıştır. 23 Temmuz 1939’da da son Fransız askeri Antakya’yı terk ederek Hatay’ın (Antakya) kurtuluşu gerçekleşmiştir.
Kur’ân-ı Kerîm’de, “karye” halkını Hakk’a davet etmek için bir şehre (Karye) gelen iki elçiye destek olmak üzere bir üçüncüsünün gönderildiği, halkın bunlara karşı çıktığı, sadece şehrin uzak bir yerinden gelen bir kişinin iman edip onları desteklediği ve bu kişinin, açıkça ifade edilmemekle beraber âyetin gelişinden anlaşıldığına göre şehir halkı tarafından öldürüldüğü, onun imanı sayesinde cennete girdiği, kendisine kötülük eden şehir halkının ise bir sayha ile helâk edildiği anlatılmaktadır (Yâsîn 36/13-29).
Müfessirlere göre elçilerin adları Yuhannâ, Pavlus ve Şem‘ûnü’s-Safâ (Simun Petrus), gönderildikleri şehir ise Antakya’dır. Bunların tebliğini kabul eden mümin kişinin adı da Habîb b. Mûsâ, Habîb b. İsrâil veya Habîb b. Mer‘î’dir.
Diğer taraftan tefsir kitaplarında elçileri bu şehre Hz. Îsâ’nın gönderdiği rivayet edilir. Hıristiyan kaynaklarında Hz. Îsâ’nın tebliğ faaliyeti esnasında Antakya’ya elçi yolladığına dair bilgi yoktur. Onun semaya urûcundan sonra Kudüs’teki hıristiyanlar tarafından bu şehre gönderilen Barnaba Tarsus’tan Saul’ü de (Pavlus) yanına çağırmış, ikisi birlikte bir yıl süre ile orada yeni dini yaymışlardır (Resullerin İşleri, 11/22-26). Pavlus ile Barnaba Antakya’da iken daha sonra Simun Petrus da oraya gitmiştir (Galatyalılar’a Mektup, 2/11).
Kaynak: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi
Panorama
Habib-i Neccar M.S. 40’lı yıllarda Antakya’da yaşamış Hz. İsa’nın havarilerine inanan ve bu uğurda canını veren bir Hristiyan marangozdur.
Habib-i Neccar, İslami kaynaklara göre "Kur’an-ı Kerim’de Yasin Süresi’nin 13-27 ayetlerinde kıssası anlatılan kişi" şeklinde ifade edilmektedir.
Rivayete göre, MS 40’lı yıllarda İsa’nın yardımcıları Antakya’ya gelip tanrının tek olduğunu anlatmaya çalıştıklarında onlara inananların başında bir marangoz (neccar) gelir. Neccar Pagan inanışından vazgeçip onlara katılır. Ancak havarilerin yeni vaazları halkı öfkelendirir. Dönemin hükümdarı havarileri hapse attırır. Bunun üzerine Antakya’ya yeni bir elçi, Şem’un Safa, gönderilir. Şem’un, gün gelir hükümdarı ikna eder ve arkadaşlarını kurtarır. Halk ise havarilere inanmamakta kararlıdır. Uğursuzluk getirdiklerini düşündükleri için onları taşlayarak öldürmeyi planlamaktadır. Habib-i Neccar öfkeli ahaliyi durdurmaya çalıştığı sırada elçiler ile birlikte öldürülür.
Bu panorama çalışması hem Antakya’nın iki bin yıl öncesine bir bakış hem de her iki dinin ortak bir değer olarak kabul ettiği Habib-i Neccar’ın ve elçilerin son anlarına tanıklık etme adına kurgulanmış bir gösteridir. Kurgu oluşturulurken Antakya’nın arazi yapısı, bakış yönleri ve sütunlu Herod caddesi (Kurtuluş cad.) doğru bir şekilde konumlandırılmaya çalışılmış, günümüzde Habib-i Neccar Camii olan yer linç girişiminin gerçekleştiği yer olarak yorumlanmıştır.
Pano-Roma-N "Sonsuzluğa Koşarken" (Habib-i Neccar) Antakya Panoraması, 2x14 metre yüzey (9,36 metre çapında 180 derece), Projeksiyon Yansısı, 2019.
* Habib-i Neccar temsili karakteri Hatay Valiliği "Habib-i Neccar Belgeseli"nden (2013) alınmıştır.
Sergiden Genel Görünüm, 2019.
Sunum Videosu
Ege Üniversitesi'nin düzenlediği Uluslararası Tasarım ve Sinema Sempozyumunda sunmuş olduğum "Resim ile Sinema Arasında Bir Köprü: Panorama ve İzinde Bir Örnek Pano-Roma-N 'Sonsuzluğa Koşarken'” adlı bildirinin tam metni sempozyum kitabında yayınlanmıştır
(ISBN: 978-625-00-9717-5, S.145-164).
Uluslararası Panorama Konseyi'nin 29. Uluslararası Panorama Konferansı'nda sunmuş olduğum "A Step to Antakya Habib-i Neccar Panorama Museum: Pano-Roma-N ‘Running to Infinity’” adlı bildirinin ingilizce tam metni, Konseyin yıllık dergisinde yayınlanmıştır
(ISSN:2571-7863, S.18-21).
Panorama 1453 ve 1326 Proje Koordinatörü Haşim Vatandaş ve Ressam Yaşar Zeynalov ile Bursa Panorama 1326 ziyaretinde.
Panorama 1453 ve 1326 ressamlarından Ramazan Erkut'u çalışma ofislerinde ziyaret.
Panorama 1453 Tarih Müzesi Müdürü (2008-2019 Eylül) Sayın Salih Doğan'ın sergimi ziyareti.
Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi
Tayfur Sökmen Kampüsü
Güzel Sanatlar Fakültesi Galerisi
(Merkez Yemekhane 3. Kat)
Ziyaret Gün ve Saatleri: Sergi sona ermiştir.